İnsan davranışlarının ve fikir sistemlerinin temelinde ne yatmış olduğu, bu süreçlerin nasıl işlediği, nasıl harekete geçmiş olduğu ve nasıl ortaya çıkmış olduğu bugüne dek pek fazlaca bilimsel çalışmaya, teoriye ve deneye mevzu olmuştur. İşte, 1979 senesinde Daniel Kahneman ve Amos Tversky adlı bilim adamlarının geliştirmiş olduğu ve 2002 senesinde ikiliye Nobel Ödülü kazandırmış olan, “Beklenti Teorisi” de bu çalışmalardan sadece biri. Sadece teoriyi garip kılan, temelinde bir davranışsal iktisat ve finans teorisi olması durumunda, insanların gündelik hayatındaki fikir ve davranış süreçlerine dair de son derece garip açıklamaları barındırıyor olması. İşte, Beklenti Teorisi hakkında bilmeniz gerekenler.
Beklenti Teorisini 1979 senesinde Daniel Kahneman ve Amos Tversky adlı bilim adamları geliştirdi

Teori, 2002 senesinde iki bilim insanına tutumsal bilimler alanında, “ruhsal araştırmalardan elde edilmiş içgörüleri, bilhassa insanoğlunun muhakemesi ve belirsizlik altında karar vermesi ile ilgili süreçleri iktisat bilimine entegre etmiş olduğu için” Nobel Ödülü kazandırdı.
Beklenti Teorisi nedir?




Beklenti teorisi temelinde kararların risk, belirsizlik, yitik ve kazanç şeklinde unsurlar karşısında nasıl şekil aldığını ve insanların ilgili durumlar karşısında nasıl bir karara vardığını açıklamaya çalışan bir teori. Kahneman ve Tversky tarafınca temelleri 1973 senesinde atılmış olan teori, davranışsal iktisat ve davranışsal finans alanındaki çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Takip eden zamanda iktisat, finans ve psikoloji alanlarının kesişiminde bulunan son aşama mühim ve garip bir kuram olarak gelişimini sürdürdü.
Teoriye bakılırsa insanoğlu, riske girerek kazanç elde edebilecekleri bir durumdansa elindeki bir şeyi kaybetmemekle daha fazlaca ilgileniyor




Beklenti Teorisi, insanların karar verme süreçlerinde tesirli olduğu ileri sürülen bir takım temel varsayıma dayanıyor. Bunlardan ilk olanı ve en önemlisi insanların yitik ve kazanç durumları karşısındaki davranışları açıklamaya yönelik varsayım. Bu varsayıma bakılırsa insanoğlu riskli kazançlardan oldukça elindekini kaybetmemekle ilgileniyor. Daha açık bir halde ifade etmek gerekirse insanoğlu daha çok kazanç olasılığı içeren risklerdense, daha azca ancak kati kazanç ihtimalini tercih ediyor. Kısaca insanoğlu, kazanmak söz mevzusu olduğu zaman risk almaktan kaçınıyor.
Sadece teoriye bakılırsa her durumda yitik içeren riskler karşısında, insan davranışları ilk durumdakinden farklılaşıyor. Mesela bir şahıs, 100 TL yitirme olasılığı yüzde yüz, 200 TL yitirme olasılığı ise yüzde elli olan bir durumla karşılaştığında, kazanç içeren risk durumlarından değişik olarak, risk alma eğiliminde oluyor. Bu yüzden daha çok yitik yaşama ihtimalini göze alarak ikinci sıradaki seçeneği tercih ediyor. Kısacası insanoğlu, bir risk unsuru ile karşı karşıya kaldıklarında, riskin ne kazandırıp ne kaybettireceğine bakmaksızın, öncelikli olarak kazanmayı değil, “kayıptan kaçınmayı” tercih ediyor.
Beklenti Teorisi, insanların gündelik hayatındaki davranışlarını açıklamak için genel olarak kullanılıyor: “Kayıplar, aynı miktardaki bir kazançtan daha büyük duygusal etkiye sahip”




Bundan dolayı teorinin ardında, son aşama çarpıcı bir ruhsal varsayım bulunuyor. Kahneman ve Tversky, Beklenti Teorisi ile kayıpların aynı oranda kazançtan daha büyük bir duygusal etkiye sahip bulunduğunu ileri sürüyor. Bu yüzden insanoğlu, kazanç erişmek için değil de kayıptan kaçınmak için risk alıyor. Kısaca söz mevzusu kazanmak olduğu zaman kati olana yöneliyoruz. Sadece mevzu yitirmek olunca riske girmeyi göze alıyoruz.
Bu teoride tanımlanan kayıptan kaçınma arzusu son aşama tehlikeli durumların meydana gelmesine niçin olabiliyor. İnsanların zelzele riski söz mevzusu olduğu zaman yapmış oldukları tercihler buna güzel bir örnek👇




Mesela, birtakım insanoğlu zelzele bölgesindeki evlerini denetim ettirmekten kaçınıyor. Bundan dolayı ev, riskli bir yapı olabilir, bundan dolayı yıkılmasına karar verilebilir. Bu şekilde bir durumda ev sahibi iki değişik durumla karşı karşıya kalıyor. Birincisi, evin kati olarak yıkılmasını, şu demek oluyor ki yüzde yüz olarak bir ev kaybetmeyi içeriyor.
İkincisi ise evin belirsiz bir gelecekte zelzele sebebiyle yıkılma riski. İşte Belirsizlik Teorisine bakılırsa insanoğlu, kati olarak bir ev kaybetmektense, gelecekteki belirsiz bir tarihte, yaşamını yada ailesini yitirme riskini göze alabiliyor.
İnsanların yitik yada kazanç içeren risk durumları karşısındaki davranışlarını tesir eden mühim kriterler var: Kültürel normlar, bireysel tercihler, mevcut olan koşullar…




Kahneman ve Tversky, insanların kazançlar ve kayıplar ile alakalı kararlarını tesir eden imgesel yada gerçek bir başlangıç noktası bulunduğunu ileri sürüyor. Bu başlangıç noktası, Belirsizlik Teorisi içinde “referans noktası” olarak isimlendiriliyor. İki bilim insanına bakılırsa bu referans noktasını tesir eden birtakım unsurlar var. Kahneman ve Tversky, bu etkenleri geçmiş tecrübeler, mevcut olan koşullar, kültürel normlar ve bireysel tercihler biçiminde sıralıyor.